28 Aralık 2014 Pazar

EL YAPIMI ASTON MARTİN

    Aston Martin, 1913 yılında Lionel Martin ve Robert Bamford tarafından kuruldu. Bu iki kişi güçlerini birleştirdiler ve sonraki yıllarda Callow Street, Londra'daki tesislerden Singer tarafından yapılan arabalar satın aldılar. Martin Aston Clinton yakınlarındaki Aston Tepesinde yarışırdı, daha sonra çift kendi arabalarını yapmaya karar verdiler. Aston Martin olarak adlandırılan bu araba; 4 silindirli , 1908 model bir şaseye Coventry Climax motor takılmış bir şekilde tasarlandı.

    İlk arabalarını Mart 1915'de Kensingon'da ki Henniker Placa adlı tesiste ürettiler. Ancak üretim Birinci Dünya Savaşı başlaması dolasıyla başlayamadı ve Martin de savaşa katılmak üzere deniz kuvvetlerine katıldı. Bütün ekipmanlar da Avition Şirketine satıldı.

    Savaştan sonra, şirket Aston-Martin adı ve yeni araba modelleri ile Abingdon Road, Kensington'da yeniden kuruldu. 1920 yılında Bamford şirketten ayrıldı ve Court Louis Zborowski şirketi ile çalışmaya başladı. 1922 yılında, Bamford & Martin, daha sonra da dünya rekorunu kıracakları Brooklands'da ki Fransa Grand Prix'ine katıldılar. Üç araba takımı ve 16 motor, yarışmak ve rekor kırmak üzere dizayn edildi.

    Yaklaşık 55 araç kısa ve uzun versiyon şeklinde olmak üzere satış için üretildi. Şirketleri 1924 yılında iflas etti ve Lady Charnwood'a satıldı. Şirket 1925 senesinde tekrar başarısızlığa uğradı ve 1926 senesinde Lionel Martin'in ayrılması ile fabrika kapandı.

    Sonraki yıllarda, yatırımcı Bill Renwick Lady Charnwood'dan fabrikanın kontrolünü aldı. Aston Martin olarak yeniden adlandırdı ve Feltham'da bulunan Whitehead Hava Yolları şirketinin eski çalışma alanına taşıdı. Renwick ve Bartelli birkaç sene ortaklaşa çalıştılar ve Ranwick'in patenti ile 4 silindirli motor dizaynı geliştirdiler. Sadece "Renwick ve Bertelli" motoru yapıldı ve "Buzzbox" adı ile adlandırıldı. Günümüzde hala sürmektedir.
    
    1926 1937 yılları arası Bartelli hem teknik yönetici hemde Aston Martin arabalarının bütün yeni dizaynlarını yapan kişi oldu ve o tarihten sonra " Bertelli Arabaları" olarak adlandırıldı

kaynak: http://www.astonmartin.com/en/company/company-history

LAMBORGHINI !

Automobili Lamborghini S.P.A. (kısaca Lamborghini) 1963 yılındaki kuruluşundan beri az sayıda spor ve arazi otomobili üreten otomotiv firmasıdır. Fabrikaları Modena ve Bolonya şehirleri arasında küçük bir İtalya kasabasında; Sant  Agata'dadır.

Lamborghini Murcielago Roadster Lamborghini şirketinin arazi taşıtlarından, spor arabalarına geçişi sahibi Feruccio Lamborghini (1916-1993) 'nin spor arabalarına başta Ferrari ile tutkunu olmasıyla başlar. Bilinen hikayeye göre, Ferrari'sinin debriyajı bozulunca Ferrari fabrikasına giden Lamborghini ile Enzo Ferrari görüşmek istemez. Kendi debriyajını büyük bir kolaylıkla tamir eden Lamborghini, spor arabalar üretmeye karar verir.

Giorgetto Giugiaro ve Marcello Gandini gibi ünlü tasarımcılar ile çalışan Lamborghini, seri üretilen tüm arabalar arasında en pahalı, en güçlü yol arabalarını temsil etmiştir.

2004 yılında, Lamborghini'nin sahibi Volkswagen grubunun baştasarımcısı ; Peugeot ve Mercedes'in günümüzdeki çizgisini yaratan Murat Günak çocukluğundan beri Lamborghini hayranı olduğunu ve Lamborghini için unutulmayacak bir tasarımla Lamborghini hayranları karşısına çıkacağını Volkswagen saflarına geçtikten birkaç gün sonra açıklamıştır. 2004 yılında çıkan Murcielago ve Gallardo modelleri, Belçikalı otomotiv tasarımcısı Luc Donckerwolcke tarafından tasarlanmıştır.
 
Lamborghini'nin ürettiği ilk spor otomobil olan  Lamborghini Miura Konsept Kasım 1965'de Ferruccio tarafından Torino otomobil fuarında tanıtılır. Motoru ortada ve enine olarak yerleştirilmiştir. Konsept bir yıldan kısa bir sürede Marcello Gandini  tarafından üretim aşamasına getirilir. Otomobil adını ünlü boğa yetiştiricisiDon Eduardo Miura almıştır.Lamborghini amblemindeki Boğa buradan geliyor.

Smith & Wesson Successfull History

    Horace Smith and Daniel B. Wesson came from old New England families. Horace learned the firearms trade while working at the National Armory in Springfield, Massachusetts. Daniel’s experience came from apprenticing with his brother Edwin Wesson, the leading maker of target rifles and pistols in the 1840s.
The two men formed their first partnership in 1852 in Norwich, Connecticut, with the aim of marketing a lever action repeating pistol that could use a fully self-contained cartridge. This first pistol venture was not a financial success, and by 1854 the company was having financial difficulties.
Faced with their financial difficulties, they were forced to sell their company to a shirt manufacturer by the name of Oliver Winchester. In 1866, using the original lever action design created by Smith & Wesson, Winchester’s company emerged as the famous Winchester Repeating Arms Co.
In 1856 Smith & Wesson formed their second partnership to produce a small revolver designed to fire the Rimfire cartridge they patented in August of 1854. This revolver was the first successful fully self-contained cartridge revolver available in the world. Smith & Wesson secured patents for the revolver to prevent other manufacturers from producing a cartridge revolver - giving the young company a very lucrative business.
The partners realized that when their patents expired they would need a new design to maintain their market superiority. The new design was completed in 1869 and the company began marketing it in 1870. The Model 3 American, as it became known in the United States, was the first large caliber cartridge revolver and established Smith & Wesson as a world leader in handgun manufacturing. The two most important customers for the new revolver were the United States Cavalry, which purchased 1,000 units for use on the Western Frontier, and the Russian Imperial Government.

Resource: http://www.smith-wesson.com/

BARRETT M107 50 - MOST DANGEREOUS SNIPER IN THE WORLD


  It may be related to the Model 82A1®/M107®, but the M107A1 is far from a simple evolution. Driven by the demands of combat, every component was re-engineered to be lighter yet stronger. The result? A high-performance rifle that weighs five pounds less than the original M107, but is every bit as tough.

Designed to be used with a suppressor, this one-of-a-kind rifle allows you to combine signature reduction capabilities with the flawless reliability of the original Barrett M107, but with a rifle weight reduction of 5 pounds. An all new bolt carrier group has been designed and is key to making the rifle suppressor-ready. Its steel four-port cylindrical muzzle brake is engineered to work seamlessly with a quick-attach Barrett QDL Suppressor.

The lightweight aluminum upper receiver features an integrated 27 MOA optics rail. Inside the upper receiver, the bolt carrier rides on a hardened steel anti-wear strip for added durability. A thermal-guard cheek piece protects the user's face from extreme heat or cold.

Advanced design and manufacturing make the M107A1 more precise than ever. The rear barrel stop and front barrel bushing are bolted and bonded with a high strength compound. A titanium barrel key and fully-chrome-lined bore and chamber add to the rifle's durability.

Enhanced modularity is also a key feature of the M107A1. The rail-mounted aluminum rear grip can easily be reconfigured. The newly designed titanium and polymer monopod is adjustable from either side.

The M107A1 rifle's lower receiver includes a new aluminum recoil buffer system that's optimized for use with the Barrett QDL Suppressor. The bolt carrier's components are protected with a mix of ultra-hard coatings and advanced nickel Teflon® plating that increases lubricity, is corrosion-resistant and greatly eases cleaning.


Resources: http://www.ahctv.com/tv-shows/ultimate-weapons/videos/ultimate-weapons-barrett-m107-sniper-rifle.htm



7 Aralık 2014 Pazar

WingSuit



     Wingsuit bilindiği gibi Türkçe karşılığı ''kanat kıyafeti'' çok özel bir giysidir 
bu kıyafet havacılıkta kullanılan paraşütlerin kumaşlarından üretilmektedir  
uçaktan veya dağdan atlayışta ileri doğru hız ve daha fazla yüzey alanı sebebi ile daha fazla havada uçma özelliğine sahiptir bu kıyafeti giyen ve atlayış yapan pilotlar ileri hızını azaltıp artırabilmekte yüksekliklerini istediği hızda düşürebilmekte, vücutlarını kullanarak yön verebilmekte akrobasi hareketleri yapabilmektedirler.

Bu spora başlamak isteyen arkadaşların öncelikle Skydive eğitimi yada diğer bilinen diğer adı ile AFF ( Accelerated Free Fall ) ''Hızlandırılmış serbest düşüş'' eğitimi almaları ve bireysel olarak paraşütle atlayış yapmayı öğrenmeleri gerekmektedir. Daha sonrasında minimum 200 başarılı Skydive atlayışı gerçekleştirdikten sonra bu kıyafeti giyerek uçaktan atlayış yapabilmek için bu sporu profesyonel yapan pilotlardan Wingsuit Piloting eğitimi almaları gerekmekte ve daha sonrasında ise uçaktan wingsuit atlayışları yapılabilmektedir. 

Bu kıyafet çok teknik ve özel bir kıyafet olduğu için mont pantolon gibi mağazada satılmamaktadır 
Wingsuitler Wingsuit Pilotunun tüm vücut ölçülerine göre özel sipariş ile üretilen bir kıyafettir.

Herkesin merak ettiği dağlardan atlayan pilotların gerçekleştirdiği Wingsuit BASE veya Wingsuit Proximity atlayışları çok daha uzun, disiplinli bir çalışmayı ve tecrübeyi gerektirmektedir Wingsuit BASE yapabilmek için tüm bu bahsettiklerimden çok daha fazla yapılması gereken ''gereklilik ve geçilmesi gereken kurslar ve eğitimler'' vardır.. Haydi kıyafeti aldık atlamaya gidelim diye birşey yoktur
Nerede nasıl başlanır yapılır sorusuna gelince 
Bu sporun temelinde bahsettiğim gibi öncelikle Skydive eğitimi alabileceğiniz kurumlara başvurmanız gereklidir, atlayışların yapıldığı eğitimlerin verildiği paraşüt okulları- merkezleri ''DropZone'' diye adlandırılır.
Ülkemizde skydive eğitimi veren şu an faal olan kuruluş Skydive Efes'tir.

Ancak ilerlemek ve bu işi Avrupa çapında ve Dünya çapında profesyonel pilotlar ile geliştirerek öğrenmek istiyorsanız ve bütçeniz de yeterli ise  Skydive için ilk adres Rusyadaki paraşüt merkezleri olmalıdır.
30 dan fazla Dropzone u olan Rusya'da bu eğitimleri hem ucuza hem çok profesyonel hemde çok çabucak ilerleyebileceğiniz şekilde alabilir ilerlerken herhangi bir engel ile karşılaşmaz abuk subuk ''sigorta'' zorunlulukları ile karşınıza engel çıkarmazlar, daha fazla uçak, ekipman ve her türlü malzemeye ulaşabilirsiniz ayrıca başka ülkelerde de dünya çapında arkadaşlıklarınız olur...

Wingsuit Eğitimi için ise Italya, İsviçre, Dubai, Amerika, Norveç vb. gibi ülkelerde yaşayan dünya çapında tanınan pilotlardan eğitimler alabilirsiniz ve başarılı olursunuz.

Bu spor oldukça tehlikelidir, yaralanma hatta ölümle sonuçlanabilecek ciddi kazalar ile karşılaşılabilecek bir spordur... Gerekli eğitim ve tecrübelere sahip olunmadan asla denenmemesi, kurallarına uygun ve dikkatli yapılması, asla limitlerin zorlanmaması gereken bir spordur.


http://www.youtube.com/watch?v=8L8UCfxmtSw bu video mutlaka izlenmeli ve wingsuit anlaşılmalıdır.
 kaynak: https://www.facebook.com/WingsuitTurkiye

18 Kasım 2014 Salı

BHP - BROWNING HIPOWER

BHP TARİHÇESİ



Browning Hipower'ın ne olduğunu anlamak için öncelikle isminin arkasındaki kişiyi tanımak gerekir,JOHN MOSES BROWNING. JMB, Ogden,Utah, ABD'de doğmuş, silah ustası, Mormon bir babanın 22 çocuğundan birisidir.İlk dizaynı, daha 14 yaşındayken kardeşi Matthew ile yaptığı, tek kırma bir av tüfeğidir. Babaları ölünce, kardeşleri ile bir müddet buhar makinalarına parça üretim işi yaptılar. 

Daha sonra 1879'da, No:220.271 ile kayıtlı, üzerine tescilli ilk patentini, yataktan beslemeli tek kırma av tüfeği ile almıştır.1883 yılına kadar kardeşleri ile bağımsız olarak silah üretimi yapan JMB'in tek kırmasını Winchester firmasından bir yetkili fark edince, firma JMB den bu silahın üretim haklarını satın aldı. 

JMB, 1883 de 1902 senesine kadar Winchester firmasını için bir kaç dizayn daha yaptı. Bu arada da kendisi yarı otomatik bir av tüfeği üzerinde planlar yapıyordu.Bu düşünceler ilerleyen zamanlarda dünyanın ilk yarı otomatik av tüfeğini, ilk tam otomatik makineli tüfeğini doğuracaktı.

Dizayn ettiği yarı otomatik av tüfeği Winchester ile yollarını ayıran şey oldu. Winchester bu silahı üretmeyi reddedince, JMB Atlantik'in karşı kıyısındaki Fabrique National de Belgique ile temasa geçti. FN bir grup yatırımcının başlangıçta Mauser K98 üretmek için kurdukları, bizdeki MKEK benzeri bir konsorsuyumdu. Ancak ürettikleri modeller ve miktar, yaptıkları yatırımın yanında devede kulak kalıyordu. Tam da FN böyle üretken bir beyin ararken, her şey tam denk gelmişti. Bu yarı otomatik silah, av silahları pazarında bir çığır açtı. Aynı tüfeği daha sonra Remington da Mod 11 olarak üretti.

JMB, genelde birden fazla proje ile aynı anda uğraşırdı. Yarı otomatik tabancalarla 1900 senesinden önce ilgilenmeye başlamıştı. Bir silahın namlusunu, kapalı bir kızağın içine ilk yerleştiren kişi odur.JMB'in seri üretime alınan ilk yarı otomatik tabancası, 7.65 mm çapında FN Mod 1900'dür. Ancak onun asıl şöhreti, Colt için dizayn ettiği Mod 1903 ve 1911 ile gelmiştir.


JMB , Fransız ordusunun talebi olan ve 1922' de bir kaç protopinin test edildiği, yüksek kapasiteli tabanca anlamına gelen '' Grand Rendement '' projesini, Haziran 1923 de patentleri ile adına tescil ettirdi. ABD Patent Kayıt Bürosu'nun kayıtları incelendiğinde, JMB üzerine kayıtlı son patentin tam otomatik bir makinalı tüfek olduğu, Haziran 1923' de kayıt altına alınan, Grand Rendement isimli tabancanın ise, bugünkü bilinen BHP ile alakasız olduğu görülür. 16 mermi kapasiteli bu silah, oldukça uzun kabzeli, boyu da uzun olan bir silahtı. Bu silahı bugün bildiğimiz son haline getiren kişi Dieudonne Saive'dir. Kendisi ayrıca dünyada yarı otomatik/otomatik piyade tüfeklerinde çığır açan FAL'ın da dizaynırıdır.


KAYNAK: http://tr.wikipedia.org/wiki/John_Browning

BMW NİN TARİHÇESİ



BMW' nin tarihçesine baktığımız zaman; takvim yaprakları bizleri 1913 yıllarına götürmektedir. Daha öncesinde Alman uçak fabrikası yöneticisi ve kabiliyetli bir mühendis olan Karl Friedrich Rapp; Bavaria eyaleti başkenti Münih' in dışında Milbertshofen bölgesinde uçak motorları üretimi için kendi şirketini kurmaya karar verir ve adını Rapp Motoren Werke koyar.
 Rapp' in motorları büyük başarı yakalar. Şirketi daha da büyütme istekleri ile Karl Friedrich Rapp daha sonra 1916 yılında taleplere yeterince cevap veremeyen Austro-Daimler şirketi ile bir sözleşme imzalayarak, Austro-Daimler adına V12 motorları üretmeye başlar. Finans kaynaklarının tedarik edilmesi ile birlikte şirket büyür ve 1916 yılının Mart ayında Rapp Motoren Werke şirketi bugünkü adı ile bildiğimiz Bayerische Motoren Werke yani BMW halini alır.
 Fakat ne kadar üzücüdür ki, şirketi çok çabuk büyütme isteklerinin yaratmış olduğu olumsuz sonuçlar ile 1 sene içerisinde şirket problemler yaşar. Bunun sonucunda 1917 yılında Rapp şirketten istifa eder ve onun yerine Avusturyalı Mühendis Franz Josef Popp gelir. Bugünkü hali ile bildiğimiz BMW' nin temelleri de Franz Josef Popp ile atılmış olur.
 Aynı sene içerisinde şirketin baş mühendisi Max Friz şirketin ilk 6 Silindirli Type IIIa uçak motorunu üretir. 1919 yılında Versay Anlaşmasi gereği Alman firmalarının uçak ve uçak motoru üretme yasağı ile firma 1923 yılında R32 adındaki ilk motorsiklet imalatını gerçekleştirir. R32 1930' lu yıllar boyunca Dünya hız rekorlarını alt üst etmiştir.
 BMW 1928 yılında Eisenach otomobil fabrikasını satın alarak otomobil üretimine geçmiş ve 1930' lu yıllar ile birlikte farklı otomobil üretimlerine devam etmiştir. Bu üretimler ile birlikte en başarılı spor otomobil modeli olan 328 i de 1936 yılında piyasaya sürmüştür.
 1945 yılında 2. Dünya Savaşi' nın sona ermesi ile birlikte müttefik kuvvetler firmanın fabrikalarını kullanılamaz hale getirmiş ve BMW 1948 yılında daha ucuz motorsiklet üretimine geçene kadar mutfak ve bahçe malzemeleri üretmiştir. BMW' nin otomobil piyasasına dönüşü 1950' li yıllarda olmuş olsa da düşük satışlar pek iç açıcı olmamiş ama firma 1960' li yıllarda muhtelif spor sedan ve spor kompakt modeller ile başarıyı yakalamıştır.
 1989 yılında Berlin Duvarı' nın yıkılması Avrupa da otomobil satışları inanilmaz bir şekilde arttırmış ve BMW 1992 yılı satışlarında en büyük rakibi olan Mercedes-Benz' i bile bir hayli geride bırakmıştır.

 BMW halen en yaratıcı, en lüks, en iyi işçilik unsurlarına sahip Avrupa' nın en büyük üreticilerinden birisidir...


KAYNAK: http://tr.wikipedia.org/wiki/BMW

2 Kasım 2014 Pazar

Geziye Çıkmadan Önce En Önemli Kısım: TAVSİYELERİM

- Öncelikle İnterrail için gereken bütçe pasaport, vize ve diğer ihtiyaçlara sahip değilseniz minimum 4000 maksimum 7000 TL'dir (22 gün için).Pasaport,vize ,uçak bileti vs. hallettikten sonra size Avrupa'da yetecek para 650-900€’dur.Bu fiyat interrail ruhuna hareket edecekler içindir ( her gün hostelde kalmayacak, güzel yemekler tatmayacaklar ) bunun dışında tavsiyem 1000+€’dur ve bu size rahatlıkla yetecektir.

- İnterrail ile rahatça gezmeniz için almanız gereken vize ‘schengen vizesidir.İngiltere ve İrlanda dışında tüm Avrupa'da geçerlidir (Bulgaristan,Sırbistan,Hırvatistan,Yunanistan gibi ülkelerde de hiç bir problem yaşamazsınız).Vizeyi ilk gireceğiniz ülkeden almak zorunda değilsiniz, bu 28 ülkenin birinden alabilirsiniz ama tavsiye edilen ilk giriş yapacağınız ülkeden almanızdır.

- İnterrail biletinizi İstanbul'da olanlar Taksim’deki Gençtur’dan ya da Herhangi TCDD ofislerinden alabilirler, interrail.eu sitesinden de alabilirler.

- Olur da bir ceza yerseniz (kaçak binişler ,sigara vs.) asla nakit ödemeyin, pasaporta yazmasını, gerekirse karakola bile gidebileceğinizi belirtin.

- İnterrail’e başlarken vizenize göre rota belirlemelisiniz. 22 günlük bir biletiniz ve 30 günlük vizeniz varsa arada kalan 8 günü değerlendirme şansınız olduğunu unutmayın.

- Paramı nereye koysam, ne yapsam diye korkmayın. Fransa'nın çok küçük bölgesi dışında ve Madrid dışında Avrupa çok güvenlidir ve cebinizde taşıyabilirsiniz. Sağdan soldan duyduklarınıza kulak asmayın ve bu konuda rahat olun.Kredi kartı kullanımı da kolaydır. Bankaların faizlerini kontrol edin.

- Fotoğraf Makinesi konusunda tavsiyem şarjlı veya doldurulabilir pilli almanızdır,piller pahalıdır ve olmadık anlarda zor durumda bırakabilir, her yerde bulamayabilirsiniz.150-200 TL'lik Doğubank makineleri işinizi görür ama ben olsaydım varsa Profesyonelim mutlaka alırdım.

- Çantanız en fazla 15 kg olsun, fazlalık edip gömlekleri, pantolonları, ceketleri yüklemeyin, kendinize yol boyu küfredersiniz.

- Ayakkabı en önemli ihtiyaçtır, ucuza kaçmayın iyisini alın, yoksa seyahatiniz eziyet olabilir. Bir sandalet de olsun yanınızda.

- Dil konusu en kolay konudur ve hiç sorun olmaz rahat olun.Tarzanca işinizi görur ki sizden kötülerinin olduğunu göreceksiniz.

- Plan konusuna gelince herkesin hem fikir olduğu tek konu plana sadik kalınmayacağıdır. Bende bu duruma katılabiliyorum, plan konusunda uymanız gereken en önemli şey tren saatlerini kontrol etmek, onun dışında gezinizi akışına bırakın.

- Zaman sıkıntınız yoksa (seyahatte de olmamalı) trenlere bisikletlerle binebilirsiniz, çünkü o trenler genelde günde 1 tane filandır ve regionallerdir.

- Günlük 30€ yeterlidir 50€ idealdir 50€+ lükstür.

- Eğer hostellerde kalmayı düşünüyorsanız booking.com işinizi görecektir, önceden rezerve tavsiye edilir. Çakma rezervlerde ücretsiz iade şıkkına dikkat edin.İçi boş hesap kartı yada sanal kart kullanın.

- Apaçilik sınırlarını zorlayabilir metro ve otobüslere bedava (kaçak) binebilirsiniz. Çaktırmadan güvenliği kontrol edin, iyi kontrol edin ,yoksa elin Avrupasın
da emniyetlerde sürünmeyin. Avrupa’yı kandırabilirim diye cebinize 1 TL'leri yüklenmeyin, işe yaramıyor. Roma’da Romakart pek tavsiye edilmez.
- Tek gitmeniz tavsiye edilse de 2 en fazla 3 kişiyle gidilmesi de tavsiye edilebilir (biz iki kişiydik mesela ve 2 en güzeli). Dostlarınızı iyi seçin, bu gezi özgürlük gezisidir, tartışmak, kavga etmek seyahatinizi berbat etmesin, en ufak şüpheniz olan kişiyle çıkmayın.

- Uyku tulumu yüktür, mat çok iyi olur. sırtınız, beliniz daha az ağrır.

- Yemek konusunda süper marketler vazgeçilmeziniz olacaktır ama bazı yerlerde market bile bulamıyorsunuz, Nutella ekmek ya da çoban salata dürümü sizi doyuracaktır. Mcdonalds’lar ve Burger King'ler de var tabi. Oraya has güzel yemeklerden tatmanız mutlaka tavsiye edilir v
e her gidilen şehirden bir hatıra (pins, anahtarlık, kültablası, buzdolabı magneti)
- yarabandı, ağrı kesici, vitamin haplarıda tavsiye edilir.

- Festival tarihlerini kontrol edin.

- Rotanızda olmayan köyler tavsiye edilir.

- Lazım olacak mobil app’ler “Railplanner, TouristEye,T ripadvistor, Dbahn”

- Napoli pizzası tavsiye edilir Roma dondurması anlatılmaz yaşanır...

- Roma’da pizza asla yemeyin.

- Bazı istasyonlarda hatta çoğunda emanetçi vardır, çantanızı oraya bırakıp gezebilirsiniz ama saatlerine dikkat edin fazladan 1 gün beklemeyin, gar kapanabilir.

- Gideceğiniz yerin tarihine, geçmişine ait bilginiz olsun.

- Kahvaltısız gezmeyin, erken kalkın geç yatın, uyumaya gitmediniz oraya.

- Nice’de yüzmeden gelmeyin.

- Couchsurfing şansınızı deneyin.

- Sodalı su içmek istemiyorsanız, çeşmeler temizdir, mataranızı yada su şişenizi sürekli doldurabilirsiniz.

- Asma kilit götürün yanınızda, hostellerde lazım olacak dolabınızı kilitlemek için.

- Otellerde, hamamlarda olan küçük şampuanlardan mutlaka alın, kişisel bakım için deodorant vs.

- Günlük,defter,kalem yanınızda bulunsun.
- Her belgenizin 2-3 tane fotokopisi olsun,pasaport,nüfus cüzdanı,ehliyet vs.

- Tren saatlerinin kontrolü için bahn.de ‘yi tavsiye ederim.Raildude asla.

- Uçak bileti için skyscanner,ekobilet,wizzair.

- Seyahat sigortasını bankalar yapıyor. Şubeden şubeye bankadan bankaya değişiyor, tavsiye edilen İşbankası (15€).

- Vize ortalama 20 günde çıkar. net guü yoktur, en az 15 gün önce başvurulmalıdır. (Bazen 1 hafta kala da başvuru alınabiliyor sormakta fayda var.

- Herşey tamam mı ? vize ,pasaport, uçak bileti vs.? tarihleri kontrol et bakalım? genelde bir hata,eksik vardır, bir daha et, bir daha et.
ve herşey istediğiniz gibi gitmeyebilir buna hazırlıklı olun ve kabullenin.

20 Ekim 2014 Pazartesi

Korkutan Schengen

   Yaz tatili oldu ve Ankara'ya memleketime geldim, belgelerimizi eksiksiz teslim etmiştik Şişlideki iData'ya, oradan başvuru yapmıştık, İtalya'dan schengen alacaktık. Genelde 1 haftada çıkıyormuş vize evrakları tam olan kişilere ama ben şanssız birisi olduğum için aksilik çıkacağını biliyordum. Telefon çaldı ve İtalya konsolosluğundan aradıklarını söylediler, akabinde beni İstanbul'a çağırdılar görüşmek istediklerini söylediler. Ankara'da olduğumu söyledim ve ertesi güne randevu aldım onlardan. Ertesi gün oldu ve uçağa binip vardım İstanbul'a oradan konsolosluğa... Sıram geldi ve bir hanımefendiyle görüştüm, bana sorular sormaya başladı. Bu kısım çok önemli arkadaşlar, aslında size burada karşılaşabileceğiniz bir engelden ve çözümünden bahsedeceğim; ilk soru neden İtalya'dan başladığım idi, gezimin en büyük kısmını İtalya oluşturuyor vede madem Avrupa gezisi yapacağım ilk olarak en merak ettiğim ve tarihini sevdiğim İtalya'dan başlamak istedim dedim. Tatmin edici bir cevap vermiştim. Çalışan kadın gülümsedi ve peki dedi. Sonra ikinci soruya geçtik, babamın ve şirketimizin hesap cüzdanlarını gösterdi bana ve dedi ki "neden bu kadar çok hareket var hesaplarda?" Bende "taze meyve sebze satıyoruz, dolayısıyla her gün satış gerçekleştiriyoruz, raf ömrü uzun ürünler değil bunlar, her gün 70 ton ve üzeri satış gerçekleştiriyoruz ödemelerde doğal olarak bankadan gerçekleşiyor" dedim, anlıyorum dedi ve diğer soruya geçti. sponsorum yoktu, belirtmemiştim, çünkü babamdan alacaktım parayı, "sizin neden sponsorunuz yok?" dedi ve kaşlarını çattı, garipsemiştim çünkü genelde bu geziyi yapanlar sponsor desteği ile yapıyormuş, bende dedim ki "babamdan daha güzel bir sponsor bulamadım" dedim, haklısınız  dedi. Kaç euro ile giriş yapacağımı sordu Avrupa'ya, "4000 euro" dedim ve tamam dedi. Biraz garipsedi beni ve neden interrail yaptığımı. İnterfly yapabilirsiniz bu bütçeyle beyefendi dedi hanımefendi bana, bende trende uzun süreli ve yataklı kompartımanda yolculuk yapmayı çok sevdiğimi söyledim ve mülakat burada sona erdi. "Vizeniz hazır beyefendi hayırlı olsun" dedi kadın ve teşekkür ettim. 3 dakikalık bir görüşme için 1 günde 1100 km yol yapmıştım dükkandaki işlerimi bırakıp. 
Ama ne mutlu ki vizeyi aldım ve buna değdi !!! 

15 Ekim 2014 Çarşamba

1 Ay sürecek olan geziye hazırlıklar

Ev arkadaşım Mert ile, üniversitede tanıştığımız ve şuan ev arkadaşımız olan Mertcan'dan interrail hikayelerini dinliyorduk ve çok dikkatimizi çekmişti. Sosyal ağlarda da çok fazla görmüştüm 1 ayda Avrupa turu diye meraklandık ve detaylıca araştırdık Mertle, özellikle Facebook'ta ki interrail Türkiye grubundan takibe başladık. Gezginlerin hatıraları ve yaşadıkları inanılmaz güzeldi. Onların tecrübesinden de faydalanarak bu geziyi gerçekleştirmeye karar verdik. Tren yolu ile, 30 gün geçerli globalpass bilet alarak tüm Avrupayı spontane bir şekilde gezmek demek interrail. Plan yok program yok...

2013 kış aylarında hayalini kurduğumuz ve yazın hayata geçirdiğimiz 'İnterrail' maceramızı paylaşmak istiyorum, bazı tavsiyelerde de bulunacağım arkadaşlarıma.

Ev arkadaşım Mert ve ben nisan ayında ailelerimizle konuştuk ve gerekli maddi desteği sağladık kendimize, daha sonra biletler ve vize işlemleri için gerekli belgeler ve ülkeler hakkında bilgi edinmeye başladık. Tabii ki bu arada facebook gurubundan da hangi ülke vize için ideal onuda araştırdık. Hangi ülkelere gitmek istediğimizi kararlaştırdık vede elimize Avrupa haritasını alarak muhabbet etmeye başladık. Çok eğleniyorduk daha gitmeden, çünkü çok iyi anlaşan iki arkadaştan öte kardeşiz. İtalya'dan başlamamız gerekiyordu geziye çünkü en basit şekilde ve kısa zamanda schengen vizesini İtalya veriyordu. O zaman Roma dedik. İlk işimiz, güzel birer tane yürüyüş ayakkabısı aldık kendimize çünkü facebookta ve bloglarda okuduğumuza göre yürüyerek daha fazla keyif alınıyormuş geziden... Gerçekten açıkça söylemeliyim ki fiyatına bakmaksızın o ayakkabıyı alın. Düşündüğünüzden dahada yorucu oluyormuş. Ayaklarıma kara sular indi sözünü tecrübe edecektik. Tabii diğer en önemli ekipman ise sırt çantası. 80 litrelik iki tane büyük sırt çantasını Decathlon'dan aldık. Çantada çok önemliymiş duyduğumuz göre çünkü çok cepli olması demek kullanışlı hale getiriyor çantayı, ayrıca dikişleri ve fermuarları da, tıka basa dolduracağınız o çantaya ayrı bir önem katıyor. Her ne kadar bir çantaya o kadar para vermeyi içimiz el vermese de iyi ki almışız dedik çünkü gezide tanıştığımız arkadaşları görünce özellikle de onların çantalarının yırtılmış olduğunu görünce iyi ki almışız da dedik ama. Daha sonra parayı muhafaza edebileceğimiz bir bel çantası aldık, Pasaportumuzu, paramızı, interrail biletimizi ve eşyalarımızı sürekli yanımızda taşıyacaktık ve her biri ayrı hayati önem taşıyorlardı. Sırada vize işlemleri vardı ve belgeleri toplamak lazımdı. Finaller bitince belgeleri toplayacaktık... Diğer yazımda benim için kabusa dönüşen vize işlemlerini anlatacağım. Çünkü çok şanssızım...